Değersizleştirme Ne İçin Var?
Bu anı neredeyse 7 aydır
bekliyordu. Ufak tefek, önemsiz şeylere para harcamamaya özen gösteriyordu.
Dışarıda kahve içmek yerine, yemek yeme yerine evden işe yemek götürüyordu. Ama
bunlar hiçbiri önemli değildir. Çünkü bugün nihayet beklediği gün geldi. Para dolu zarfını aldı ve onu hayali ile değiştirmeye gitti. Bembeyaz
Prada paltosu. İpek içiyle bedenini o kadar güzel hissettiriyordu ki, bembeyaz
yakası ile kaşmir dokusu ile yüzünü dokunuyordu.
Kendine aynadan bakınca
kendi gözlerine inanamıyordu. Gerçekten bu güzel kadın ben mıyım? Tüm gün
dolabın yanında veya dolabın içinde işleri oluyordu. Açıp gülümsüyor, dokunuyor
ve son baharın gelmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Akşam arkadaşlar çaya
uğradılar. Neşeli, keyifli sohbet devam ediyordu ta evinin sahibi salona süzülerek
girene kadar.
Gülümsemeler silindi,
sesler kesildi. Yaptığı alışveriş ile onu tebrik ettiler, çok yakıştığını
söylediler, ancak beyaz renk onun yüzüne pek uymadı yorumladılar. Daha sonra
uzun uzun tartıştılar hangi markalar daha iyi olduğunu, hangisi daha havalı ve
kaliteli olduğunu. Bilinçli insanlar artık pahalı markalara para vermemeye özen
gösterdiğini söylediler, daha pratik şeylere giyiniyorlar. Bilinçli tüketici kavramı
da tabi devreye girdi.
Akşamın geç saatlerinde
kadın mutfakta tek başına kaldığında bulaşıkları yıkarken, nedense göz yaşlarını tutamıyordu ve acaba yarın bu paltoyu geri mı versem diye düşünüyordu.
Tanıdık geldi mı? Şahsim
olarak bunu çok deneyimledim. Hatırlıyorum kibir kaç yıl önce çok kısa sürede
bedenim tam istediğim şeklini almıştı. Kendimi gerçekten çok beğeniyordum,
kendimle gurur duyurdum. Daha uzun kazak giyim, daha koyu kıyafet giyim artık
düşüncelerim kalmamıştı, beğendiğimi, yakıştığımı giymekten özgürdüm. Tek
yaptığım şey da aslında beslenmeyi kilo vermek amaçlı değil, sağlıklı olma
niyeti ile değiştirdim. Sizce hangi
yorumları almıştım? Bu kadar zayıf olmak senin yaşında kadını yakışır mı ki?
Yakında çocuk reyonunda giyineceksin… biraz yemek ye kendini gelirsin… beslen
hasta gibi görünüyorsun… ayıptır evli kadının bu beden kıyafet giymesi
Tabi o anlarda tek
isteğim ortamından uzaklaşmaktı, kendinden utanma ve anlam verememek olanlara.
Ve kırgınlık dolu içim…
Değersizleştirme … hadi
şimdi bunun ne olduğunu anlamaya çalışalım, nasıl bir duygu ve neden bu duyguya
ihtiyaç duyuluyor. Çünkü eminim bu duygunun yakıcı etkisi kendinin üzerinde
deneyimlemeyen insan yoktur. Başka bir yanı bu durumunu nasıl karşılaşmalıyız.
Durum aslında çok basit.
Değersizleştirme psikolojimizin savunma mekanizmasıdır, bir şeyinin önemini
azaltan ve küçülten.
Örneğin, aynı ortamda
bulunan insanlar hemen hemen aynı gelir seviyesi, dünyaya bakış açıları benzer.
Herkes kendini eşit hisseder. O zaman hayata karşı şikayetleri dile getirisin,
yönetimi eleştirebilirsin, fiyatlarına kızabilirsin… Ve bir anda bu ortamdan
bir kişi öne geçiyor, farklı bir şey yapmaya başlıyor. Ve en korkunç olan bu
yaptığı şeyde başarılı oluyor. Bunu nasıl kabul edebilirsin ki, nasıl
üstesinden gelebilirsin ki? Demek oluyor ki o başarabiliyorsa biz o zaman
kimiz, ne oluyoruz: başarısız mıyız, tembel miyız? Böyle bir şey olamaz…
Çocuğunun fotoğrafı
dergide mı yayınladılar? Şimdi parayla eşeği bile yayınlarlar. Senin yazını dergide yayınladılar mı? Dergileri şimdi kim okuyor ki? Seni bu kadar kilolu kocan
nasıl beğeniyor ki? Tabi annen ve baban zengin… Kitabı basına mı vermeye
çalışıyorsun? Merak etme yayınlarlar, abuk sabuk şeyleri de basıyorlar yeter ki
ödeme yap.
Erkek araba mı aldı,
acaba hangi yan işler çeviriyor. Kadın araba mı aldı… burada yorumu yazmayım
bile. Bence bu liste sabaha kadar devam edebilirim.
Başka değişle insanlar
acı çekiyor siz iyi olduğunuzda, bir yerde iyi olduğunda. Ve bu acısı azaltmak
için, bastırmak için kendi gözünde iyi olanın değerini azaltmaya uğraşıyorlar.
Farklı versiyonları tabi
mevcut. Bazen insanın kendi egosunu beslenmesi gerekiyor, zeki olduğunu göstermesi
gerekiyor ve o zaman sizin çizdiğiniz resim, yazdığınız yazı, elde ettiğiniz
başarı, çok çalıştığınız projeniz bunun aracılığı oluyor.
Hatırlıyorum , ilk
aklımdan geçenleri paylaşmaya başladığım zamanları. Bir ilham geliyor ve
heyecanla yazmaya başlıyorsun, tüm ruhumu o yazının içine dahil ediyorsun, tüm
kalbini yerleştiriyorsun o yazıya. Nasıl heyecanlıydım, nasıl bir isteğim vardı
insanlar yararlansın, farkındalık yaşasın, belki dokunuşum olur, belki birine
ilham olur. Kontrol ediyorsun, kelimeleri seçmeye uğraşıyorsun… o anda gelecek
her destek kelimesi çok önemliydi benim için. Çünkü yeni alanında kendini
deneyimliyorsun. Hizmet etmeye özen gösteriyorsun. Bakıyorsun ve yorum şu: bu kelime yanlış
yazmışsın, gramerde sıkıntı var, cümle düşüklüğü var.
Bakıyorsun ve anlam
veremiyorsun ilk baştan. Arkadaş ben dört dilde konuşan, yazan kendini ifade
edebilen biriyim. Türkçenin ana dilim olmadığını ismimden anlamalıydın.
Bakıyorsun ve düşünüyorsun, acaba bu yazının hiç mı güzel söz, yorumu
hakketmiyor ? Güzel yorumu geçtim içerikle ilgili yorum yapsan sevineceğim,
gerçekten. Sen ne görüyorsun? Yazı hatası.
Diyeceksiniz ki, kendinle
çalış. Çalıştım ki bugün bunu dile getiriyorum. Bugün bunu burada yazabiliyorum.
Duygu yüklü olmadan, sadece farkındalık yaratmak amaçlı. Kelimelerimizi
hakimiyetimizin ne kadar önemli olduğunu belki anlatmak amaçlı.
Bu durumlarda kendini
bulanlara sadece şunu söylemek istiyorum. Anlamanız gereken şu: sizin
yarattınız, elde ettiğiniz, başardığınız şeyler kötü değildir! Başarısız da
değil. Sadece biri, bunun üzerinde kendi değerini yükseltmeye çalışıyor, küçümseyerek.
Farklı şekilde de
olabiliyor. Hatırlıyorum çalışmaya yeni başlamıştım. Şirket çok büyük
değildi, 15 kişi civarı çalışanlar vardı. Öğle molasında kendi
getirdiklerimizle besleniyorduk. Tabi gençsin, senin etrafında baya yaşça büyük
insanlar var. Herkesin çalışma deneyimi var. Doğum günümde annem ve anneannem
herkes için yemek hazırladılar. Sağ olsunlar, sabah köründe kalkıp sıcacık
olsun diye, tazecik olsun diye köfte, salata ve patates püresi ve pasta yapıp
iş yerime kadar getirdiler. Onlar da belimle birlikte heyecanlılardı. Çalışma
hayatım yeni başlamış çünkü. Sizce
masada ne konuşuldu çoğunluk kadın çalışan olduğunu hesaba katarsak? Ben
patates püresinin içine kesinlikle süt katmam, katacaksak süt kreması ve tereyağı
koyarım o zaman güzel olur… köfteleri pişirirken şu yağı kullanmak köftenin
kuruluğunu önlüyor…. Ben pasta yaptığımda herkes çok beğenir, dünyanın en güzel
pastalarını yaptığımı söylüyorlar…
Şimdi oraya bakınca
gülümsüyorum, ancak inanın 17 yaşında birinin bunu duymak çok canını acıtmıştı.
Neden yaptım ki, hiç yapmasaydım daha iyi olurdu. İyi bir şey yapmaya
çalışmıştık, ama göz yaşları çıkması kadar hayal kırıklığı yaşamıştım.
Şimdi anlıyorum ki, insanların amacında aslında seni değersizleştirmek yok . Kendiliğinden oluyor, bazen etik eksikliğinden, bazen zekâ eksikliğinden. Üzülmene gerek yok bu durumlarında.
Ancak! Eğer görüyorsun
birisi seni bilinçli olarak görmemezlikten geliyorsa, bir şeyi paylaştığında
sessiz kalıyorsa ya da sohbetin konusu başka bir yere çekmeye çalışıyorsa… eğer
biri örtülü olarak seni incitmeye çalışıyorsa: elbise çok güzel, kilo aldığını
görünmüyor bile… ay çocuğun çok güzel, sadece bir göz yamuk baktığını çok
üzüldüm… eşinle mı kavga ettin? Barışırsınız, ama uzatma onun etrafında senden
çok daha genç kadınlar var…
Eğer biri net şeklinde
sizi kişi olarak değersizleştirmeye çalışıyorsa: Bu kadar mı para kazandın?...
Çorba çok güzel, ama mutfakta yeri neden silmedin?... Yemek tuzlu, kuru, az…
Gün içinde sadece 3 sayfa mı yazı yazdın?.. Neden bu kadar üzülüyorsun? Etrafa
bak insanlar neler yaşıyorlar…
Bu sinyal. Burada dur
demek gerekiyor. Bu insan sizin yaşam enerjinizi tüketiyor, kocaman lokmalarla.
Bu insanları değiştirmeye
çalışmayın, onlara bir şey ispat etmeye uğraşmayın, kırılmayın ve sizin
hakkınızda düşüncelerinin değişeceğini beklemeyin. Bu insanlardan sadece uzaklaşmak
gerekiyor, arkadaşlar veya akrabalar olsalar bile. Ya da etkileşimde olduğunuzda
konuları basit seviyede tutun: süt fiyatları, hava durumları veya Tarkan in
yeni şarkısı ile ilgili. Kalbinizi açmayın, kendinizi beğendirmeye çalışmayın
bu sadece boşuna olan bir şey değil, bu sizin için tehlikelidir.
Yazımın başına dönelim. Değersizleştirme
– sizin başarınızın verdiği acılardan kaçabilme aracıdır. Kim acı çeker
başarı görünce? Ya düşman ya kendi hayatı ile memnun olmayan. Çünkü başarılı,
kendinden emin, kendine değer veren, kendine saygı duyan insanı, başkasının
başarısı hiçbir zaman üzmez. Başarılı insan sizin geçtiği yolu çok tan
geçmiş, sizin ayaklarınız altında hangi taşlar olduğunu kendisi çok net bilir.
O sizin için mutlu olur, sizi destekler, sizin yolunuzu açmaya çalışır, en kötü
ihtimalle es geçer. Ama hiçbir zaman sizi acıtmaya çalışmaz.
Bunu biraz düşünelim. Ve
başkasını hiçbir zaman değersizleştirmeyelim…